DUYGULARI BASTIRMAK MI ? ANLAMAK MI?

DUYGULARI BASTIRMAK MI ? ANLAMAK MI?

DUYGULARI BASTIRMAK MI ? ANLAMAK MI?

DUYGULARI BASTIRMAK MI ? ANLAMAK MI?

Hayatın içinde bazen öyle anlar gelir ki, hissetmek ağır gelir. Bir tartışmanın ardından yoğun bir öfke, beklenmedik bir haber sonrası gelen ani bir üzüntü ya da bilinmeyen bir geleceğe duyulan kaygı… Bu duygularla baş etmek zorlayıcıdır ve çoğu zaman bir savunma mekanizması devreye girer: Bastırmak.

“Şimdi duygularımı yaşayacak zamanım yok.”

“Güçlü olmalıyım, hissetmemeliyim.”

“Ne hissedersem hissedeyim, belli etmemeliyim.”

Bu tür inançlar çocuklukta, toplum baskısında veya kişisel deneyimlerle öğrenilir. Özellikle yetişkinlikte, duyguları bastırmak bir erdem gibi sunulur: Daha kontrollü, daha güçlü görünmek istenir. Ancak psikoloji bilimi bize uzun zamandır şunu söylüyor: Bastırılan duygular yok olmaz, zamanla başka yollarla (çoğu zaman daha yıkıcı şekilde) kendini gösterir.

Bastırılan Duygular Bedende ve Zihinde Nasıl Birikir?

Duygular, doğrudan bedenle ilişkilidir. Hissettiklerimizi yok saydığımızda, beden bunu bir tehdit algısı olarak kaydeder. Bastırılan öfke migren ataklarına, yutulan üzüntü mide problemlerine, sürekli ertelenen kaygı ise kronik kas ağrılarına yol açabilir. Zihinsel düzeyde ise bastırılmış duygular; anksiyete, depresyon, öfke patlamaları ya da genel bir hayattan memnuniyetsizlik hissi olarak geri döner.

İronik olan şu ki, duygularımızı bastırarak onlardan kurtulmaya çalıştıkça, üzerimizdeki etkileri daha da büyür. Bastırmak kısa vadede geçici bir rahatlama sağlar, fakat uzun vadede ruh sağlığımızı ve ilişkilerimizi zedeler.

Duygular Neden Bu Kadar Önemlidir?

Duygular sadece “olumsuz” hisler değildir. Aslında duygular, hayatımızdaki en önemli rehberlerdir.

​•​Öfke, sınırlarımızın ihlal edildiğini,

​•​Üzüntü, bir kayıp yaşadığımızı,

​•​Kaygı, potansiyel bir tehdidi,

​•​Sevgi ve mutluluk ise ihtiyaçlarımızın karşılandığını gösterir.

Duygular, içsel pusulamızdır. Bize hayatımızda neyin doğru, neyin yanlış gittiğini söylerler. Onları bastırmak, bu pusulayı kapatmak gibidir: Hangi yöne gitmemiz gerektiğini göremeden, karanlıkta yol almaya çalışırız.

Örneğin bir işyerinde kendinizi sürekli değersiz hissediyorsanız ve bu duyguyu görmezden geliyorsanız, yıllar boyunca mutsuz bir kariyere sıkışabilirsiniz. Oysa bu değersizlik hissini anlamaya çalışmak; sizi sınır koymaya, destek aramaya ya da belki de yeni bir yön arayışına itebilir.

Duygularla Sağlıklı Bir İlişki Kurmak Mümkün mü?

Kesinlikle evet. Duygularla savaşmak yerine, onları anlamayı öğrenmek, hem psikolojik sağlamlığımızı artırır hem de yaşam kalitemizi yükseltir. Peki, bu nasıl olur?

 

1.​Duyguları Tanıma

İlk adım, ne hissettiğinizi dürüstçe fark etmektir. Bunu yapmak için kendinize şu basit soruyu sorabilirsiniz:

“Şu anda tam olarak ne hissediyorum?”

Öfke mi, kırgınlık mı, utanç mı, korku mu? Bir duyguyu adlandırmak, onu kontrol etmenin ilk adımıdır.

 

​2.​Duyguları Yargılamadan Kabul Etme

“Öfkelenmemeliyim” ya da “Bu kadar üzülmek saçma” gibi cümleler, duygulara karşı direnç yaratır. Oysa duyguların kendisi doğru ya da yanlış değildir; onlar sadece sinyaldir.

Kendi kendinize şunu hatırlatın:

“Ne hissediyorsam, onu hissetmeye hakkım var.”

 

​3.​Duygunun Altındaki İhtiyacı Anlama

Her duygunun altında karşılanmamış bir ihtiyaç yatar. Kaygının altında güvenlik, üzüntünün altında bağlılık, öfkenin altında saygı arzusu olabilir. Duygunun size ne anlatmak istediğini anlamaya çalışın.

​4.​Duyguları İfade Etme

Duyguların sağlıklı bir şekilde dışa vurulması önemlidir. Yazmak, bir terapistle konuşmak, bir dostla paylaşmak gibi yöntemler, duyguların içerde sıkışmasını engeller.

YUKARI
Aydınlatma Metni 'ni okudum, bilgi sahibiyim
RANDEVU AL 0332 322 75 57